Şiir Kitabı: Hiç, 1919; Azab-ı Mukaddes, 1949. Beste: Nihavent Saz Semaisi; Şehnazbuselik Saz Semaisi; Taksimler, taş plak.

Tevfikten İnciler
Kime Sordumsa Seni
Kime sordumsa seni doğru cevap vermediler;
Kimi alçak, kimi hırsız, kimi deyyus! dediler...
Künyeni almak için, partiye ettim telefon:
Bizdeki kayda göre, şimdi o mebus dediler!..
**********
Sanat
Sanmaki ciddiyet ile sarfederim sanatımı
Ney elimde suyu durmuş kuru musluk gibidir
Bezmi meyde sühefanın saza meftun oluşu
Nazarımda su içen eşşeğe ıslık gibidir
**********

Felsefemdir Kitab-ı İmanım
Felsefemdir kitab-ı imanım,
Taparım kendi ruhumun sesine,
Secde eyler hakikatimher an,
Kalbimin ateş-i mukaddesine.

Anladın mı?
Hicran destanını kendinden oku,
Mecnun'dan duyup da rivayet etme.
Aşkın Leyla'sını gördünse söyle.
Söz temsili bulup hikayet etme.
Yüz bin Leyla doğar alemde her gün,
Senin aradığın zevk, sefa düğün.
Tutacağın işi önceden düşün;
Daha ilk adımda nedamet etme.
Sevdanın oduna pek güvenilmez,
Tutuşurşan eğer kolay sönülmez.
Bu yolun hükmüdür geri dönülmez,
Canına kıymazsan seyat etme.
İyi bak kabına, olmasın delik,
Boşuna taşırsın ,gider gündelik.
Anında olmalı, ettiğin iyilik,
Alem duysun diye, inayet etme.
Kabe'den maksadın varmaktır yara,
Kör gibi tapınma, kara duvara,
Hızır'ı ararsan kendinde ara,
Bulamadım gibi rezalet etme.
Muhabbet herkesin aklını çelmez,
Gönül viranesi kolay düzelmez.
Alemden çekinme bir zarar gelmez,
Sen kendi kendine hıyanet etme.
Şen şatır gönlüne hicran dolmasın,
Gençliğin gülşeni gamla solmasın.
Neyzen gibi aklın yarda olmasın,
Özründen çok büyük kabahat etme.

********
İhtiyarlık İle Gençlik
İhtiyarlık ile gençlik diyerek,
Şu hayatı ikiye böldürme!
Ey büyükden de büyük Allah'ım,
Benden evvel sikimi öldürme!
********

Sahne-i Ömrümden Nefs-i Emmareye Hitabım
Âlemin bağ-zârını sikeyim
Sünbül ü verd ü nârını sikeyim
Andelib-i nizârını sikeyim !
Hâsılı nev-baharını sikeyim !
Bana yoktur lüzumu gülşeninin,
Şeb-i tarîk ü rûz-ı rûşeninin
Ne gulâmının ne de zenninin
Hepsinin tâ mezarını sikeyim!
Ağlamam ben, ben erkeğim erkek,
Hayli güçtür bana cefâ etmek,
Minnet etmem bu ömre de felek,
Atını al, tımarını sikeyim!
Güççedir bu fakiri aldatmak,
Yüzdürüp sonra kündeden atmak,
Gözünü aç da sen bana bir bak,
Ben senin i'tibarını sikeyim!
Saki-i mâh-rûyına koyayım,
Gülünün reng ü bûyuna koyayım,
Mutrîbin hâyâ-hûyuna koyayım,
Sâgar-ı neşvedârını sikeyim!
Yok sâfâsı hezâr-ı dem-gerinin,
Gül-sitanda şükûfe-i terinin,
Bezm-i sahbâ-yı rûh-perverinin
Neşvesiyle hümârını sikeyim!
Feleğin uğradımsa vartasına,
Sıçayım ağzının ta ortasına,
Bunu yazsın cihan da hartasına,
Kıta'at ü bihârını sikeyim
***********

Deli miyim ?
Bana yar olmayan Devr-i devranın
İzzet-i ikramını sikeyim
Yansın bu ibneler
Su veren itfaiyenin ,
hortumunu sikeyim
Ben deli miyim ?
Mecnun gibi bir am için çöllere düşeyim,
Verirse verir vermezse Leyla'yı da sikeyim
************************
Vatanın Tarihi
Göründü memleketin iç yüzü ,çöktüyse temel.
Şimdilik harice karşı yüzümüz olsa dahi.
Yüzümüz yok bakacak kabrine ecdadımızın
Tükürür zannederim çehremize , vatanın tarihi.
*****************************
Dörtlükler
Felsefemde yok ötem,çünkü sırr-ı vâhidim.
Cem-i kesrette yekûnen sıfır-ı mutlak olmuşum.
Yokluğumla âşikârım, ehl-i beyt'e âidim.
Secdemin şeklindeki ism-i Muhammed şâhidim
**************
Asrın yeni bir umdesi var, hak kapanındır.
Söz haykıranın, mantık ise şarlatanındır.
Geçmez ele bir pâye, kavuk sallamayınca,
Kürs-i liyakat pezevenk, puşt olanındır!
***********************
Hayliden hayli kalınlaştı yobazlık yeniden,
Softalık zorlu anırtı ile aldı yürüdü.
Kara bir kinle taassub pusudan çıktı yine,
Yurdu şâhâne cehâlet yeni bastan bürüdü.
Neyzen Tevfik’den anekdotlar ;
Meyhanenin tuvaletine giderken,daracık koridorda bir kabadayı ile karsılaşır.Birinden birinin kenara çekilmesi gerekmektedir.
Neyzen, " Müsaade et,geçeyim " der.Sarhoş kabadayı, "Sen kime kafa tutuyorsun babalık, ben senin gibi ciğeri iki para etmezlere yol vermem " diye aksilenir.Üstat hemen kenara çekilir, " Ben veririm " der.
************************
Ben Bugün de "Hiç"im!
Sadrazam Talat Paşa, bir gün Neyzen Tevfik'e devlet dairelerinden birinde kâtiplik önerir. Neyzen Tevfik:
-Kâtip olacağım da ne olacak? Diye sorar. Teşekkür beklerken böyle bir soru ile karşılaşınca şaşıran Talat Paşa, memurluk katlarını altta üste sıralar:
-Önce şu, sonra bu...
Neyzen'in hâlâ hoşnut olmadığını sezince de, şöyle sürdürür:
-Daha sonra vekil, nâzır, kim bilir belki de sadrazam...
Neyzen'in yanıtı yine bir soru olur:
-Ya sonra?
Talat Paşa, bir an duraksar, "sonrası" padişahlıktır çünkü. İster istemez:
-Hiç!
Der. Bu yanıt karşısında güler ve şöyle der Neyzen Tevfik:
-Ben bugün de "hiç"im! Sonu "hiç" olduktan sonra bunca zahmete ne gerek var?
*****************************************************
Atatürk neyzen'in ününü duymuş olacak ki, çağırtmış köşküne sohbet etmişler, uzun uzun aşkla üflemiş neyzen.. ardından sormuş Atatürk..
- senin çok fazla içki içtiğini söylüyorlar, benim kadar içer misin ?
neyzen düşünüyor, içkinin hududu olmaz.
- ne kadar içersiniz ?
- iki tane kiloluk rakı içerim.
Ata kelimelere basa basa şu sözleri söylemiştir, neyzen'in gözünü korkutmak istemiştir.
- nasıl içersiniz ?
- canım ne isterse; susuz, mezesiz.
neyzen:
- ben de iki kiloluk içerim ama, öyle içmem.
neyzen'in arzusu ile ortaya kocaman bir emaye kase geliyor, iki kiloluk rakıyı neyzen kaseye boşaltıyor. başını sokup lıkır lıkır içecek zannediyorlar. fakat neyzen'in isteği daha bitmemiştir, bir somun ekmek ve irice bir kaşık geliyor. neyzen ekmeği lokma lokma koparıp kasedeki rakının içine bastırıyor. lokmalar rakıyı iyice çektikten sonra çalakaşık yanaşıyor.
yine anlatılanlara göre, Ata:
- pes, pes, diye bağırarak ayağa fırlamış ve elleriyle yüzünü kapamış, ayrılırken de saygılarını sunmuştur.
Rivayete göre Atatürk öldükten sonra neyzen, evinden haftalarca çıkmamış..
******************************************************************
Hastalığının ilerlediği dönemde doktorların cinsel münasebeti yasaklaması üzerine yazdıkları;
Sikmişim ehli tıbbın heyetini
Sikerim doktorların ehliyetini
Gecede çırparken üçü beşi
Men etti hekim bana sikişi
Sikişin menni kolaydır hekime
Torba takamaz ya benim sikime
*******************************************************************
Bir keresinde Neyzen hastaneye gelmiş; Mazhar Osman Hoca çıkışmış: "Hani bir daha içki kullanmayacağına ant içmiştin?" Neyzen cevabı yapıştırmış: "Canım doktorcuğum, ben fakir bir adamım, bugün rakı bulurum rakı içerim, yarın ant bulurum ant içerim."
************************
YAŞAM KARŞISINDAKİ TUTUMU
Neyzen Tevfik'in yaşamı, bir tür "özgürlük arayışı"dır. Toplumsal yaşamın sınırlayıcı kurallarının tümünden sıyrılmayı, onlara karşın, içinden geldiği gibi yaşamayı seçmiş ve yaşamı boyunca bunu gerçekleştirmeye çalışmış bir insan o. Yerçekimine meydan okuyor o. Ona karşın, zaman zaman da onu unutarak uçmaya çalışıyor. Ama yerçekiminin varlığını yadsımıyor. Ona karşın uçmaya çalışmanın bir bedeli olacağını da biliyor. Kendini gerçekleştirme kavgasında o bedeli göze alıyor. Serserilerin sabahladıkları yerler onu ürkütmüyor. Yangın yerleri, bekâr odaları, esrar kahvehaneleri, boydan boya sokaklar... onun aşina olduğu, korkmadan, çekinmeden sığındığı uğrak yerleri oluyor.
Neyzen Tevfik, bulunduğu ortamdan ve daha önemlisi de kişiliğinin baskısından kurtulmak için kendisini özgürlüğe ulaştıracağını düşündüğü ne varsa tümünü kullanıyor. İçki, esrar gibi ortamdan kopmaya olanak sağlayarak geçici bir rahatlama sağlayan nesneleri oburca tüketmiştir. Bir konuşmasında şöyle diyecektir:
"Yıllarca ayık gezdiğimi bilmiyorum. Esasen hayatımda bir kere sarhoş oldum. O günden beri mahmurluk bozuyorum. 1914 savaşının sonuna kadar 18 868 okka rakı içtim. Ne gülüyorsun?.. Hesap ettim, hesap.. Fakat ondan sonrasını bilmiyorum. Rakıdan başka, üç dört ton esrar içtim. Bir o kadar da afyon yuttum. Bu üç azametli hakan, kafamda saltanat kurdular, senelerce kımıldanmadılar oradan".
Son dönemlerinde epeyi yoksulluk çeken Neyzen bir gün köprü üzerinde yürürken cebinden mendilini çıkartıp burnunu siler , bunu gören ve onu incitmeden yardım etmek isteyen bir şahıs bunu fırsat bilir , hemen cebinden para çıkartıp Neyzene seslenir.
" Üstad mendilinizi çıkartırken cebinizden paranız düştü"
Neyzen şöyle cevaplar
"Mirim o para benim cebimden değil sizin altın yüreğinizden düştü, "

Bir gece Neyzen çakır keyif çiçek pasajından çıkmış Taksim'e doğru yürürken , Beyoğlu caddesinin ortasında durmuş Kuvvetli bir nağra patlatmış. "ÇIK ULAN DIŞARI PEZEVENK"
Nağrayı duyanlar merakla pencereleri açıp aşağı bakmışlar . Neyzen çok sakin bir tavırla kendisine bakanlara şu cevabı vermiş.
"Beyoğlu pezevenk doludur derlerdi de inanmazdım vallahi doğruymuş"